KARANLIĞIN ELLERİ


Karanlığın elleri bunlar, beni böyle saran. Zihnimi kuşatan. Evet karanlığın elleri, hatta gözleri. Gözlerini dikmiş üstüme beni izliyor çünkü. Öyle korkunç bakıyor ki korkuyorum, korktukça daha da ürperiyorum. Bakışları dalga geçen türden. İnsanı utandıran. Ruhunu ele geçirdim diyor sim siyah bir sesle; “hadi kurtul bakalım!” Çaresizce etrafıma bakınıyorum, yalvarırcasına bağırıyorum sağa sola, kapıları yumruklamaya başlıyorum sonra. Sesim titremeye başlıyor. Titriyor, titriyor, titriyor. Göz yaşlarımın tuzlu tadını almaya başlayınca fark ediyorum ki, yalvarırcasına bağıran sesim kendini hıçkırıklara bırakmış. Karanlık gittikçe büyüyordu, içinde kayboluyordum. Bütün zehrini yavaş yavaş akıtmıştı içime. Çok korkuyordum çok. Daha önce hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim. Kendimi kaybetmiş bir şekilde feryat ediyordum biri beni buradan çıkarsın ne olur! diye. Bağırdıkça bağırıyordum, yalvarıyordum. Birden bire karşımda karanlığın kirli vücudu belirdi. Korkudan baka kalmıştım. İçimdeki korku bütün odayı kaplamaya başlamış, tüm benliğimi sarmıştı. Bana öyle bir tokat attı ki… Neye uğradığımı şaşırdım, tarifsizce sarsıldım. Vücudum korkuda titremeye başlamıştı.
Sonra elim yanağımda yavaşça gözümü açınca fark ettim ki ortalık aydınlıktı, her yer eskisi gibi. Beni kendime getiren tokat bana fark ettirdi ki çığlıklarım, hıçkırıklarım, yakarışlarım boşaydı. Beni kimse duyamaz, kimse kurtaramaz, bana kimse yardım edemezdi. Çünkü o karanlık aslında bendim. O karanlık aslında benim içimdeydi. Belki hissettiğim tüm kötü duygularda, belki de ruhumu ele geçiren mutsuzluğumdaydı. Öyle bıkmış, öyle korkmuştum ki, resmen içimdeki karanlık beni ele geçirmiş, tüm benliğimi sarmıştı. Derin derin nefesler almaya başladım. Kalbim yerinden çıkarcasına deli gibi çarpıyordu çünkü. Kendime gelmeliydim. O benim karanlığımdı, ben onun esiri değil. Onunla yaşamayı öğrenmem gerekiyordu artık. Sonra nefes almaya devam ettikçe, ağırlaştı kalp atışlarım. Yavaşça normale döndü. Usulca oturdum bir köşeye, etrafımdaki insanları süzmeye başladım. Düşündüm uzun uzun; “acaba kaç kişi karanlığına sahip çıkabiliyor, kaç kişi karanlığının içinde kayboluyor?” diye.

Yorumlar

Popüler Yayınlar