DARMADAĞINIK
Adam çıktı bir gece yarısı galatayı gören ara sokaktaki
evinden. Yağmurlu bir bahar havası vardı ortalıkta. Kapüşonu kafasına geçirip,
kulaklığını takıp üşüyen ellerini ceplerine koydu. Ama koyarken içi biraz
buruk, ne tuhaf diye düşündü. Oysa daha geçen hafta aynı sokaktan geçerken
ısıtması gereken kendi elleri değildi. Sevdiği kadının elleriydi. Kendi
ellerinin arasında kayboluyordu onun elleri tabi. Sokağa baktı, ellerine baktı,
içi sızladı.
Tabi daha çok kafası karışık. Düşündü yürürken yol buyunca. Daha önce hiç
böyle hissetmemişti. Daha önce hiçbir kadına kafa yormamış, yokluğunda kendini
böyle eksik hissetmemişti. İçindeki ses onu ciddiye almıyor gibiydi.
Bu kadında farklı bir şeyler vardı çünkü. Kendini ele
vermeyen. Takıldığı hiçbir kadına benzetemiyordu onu. Sigara içişinde bile
derin düşünceler vardı. Onu izlerken fark etmişti. Acele etmezdi, yavaş yavaş,
uzun uzun içerdi. Karşısında biri varmış gibi.
Dalgındı hep. Çok düşünür, az konuşurdu. Öyle çıtkırıldım kadınlardan
değildi. Güçlü, asi ve asildi. Kendinden emin duruşu ona farklı bir hava
katıyordu. Adamın ona saygı duymasını sağlayan bir hava. Belki de adamın
yabancı olduğu şey buydu. Daha önce hiçbir kadına saygı, içten içe bir hayranlık
duymamıştı.
Kadın kitap gibiydi sanki. Her sayfasında ruhunu tanıdığın,
her sayfada şaşırtan. Bu sert görünüşünün altındaki, merhamete ihtiyaç duyan
kız çocuğunu görmüştü adam. Kadının ruhundaki yaraları görmeye başlamıştı. Belki
o yüzden kaçtı benden diye düşündü, korktu. Yıllarca uğraşıp yarattığı o sert,
güçlü, kimsenin incitemeyeceği kadının içinde neler olduğunu görmesine izin
verdiği için. Yıllarca ruhuyla diğer insanlar arasına ördüğü duvarlar yıkılacağı
için. Belki kendini bırakırsa incineceğinden korktu. Ama adam onu incitemezdi
ki. Çünkü ilk defa yüreğiyle görmeye başlamıştı. Çünkü ilk defa bu kadar derin
hissetmişti. Çünkü ilk defa bir kadına dokunurken ruhunu teslim eder gibi
olmuştu.
Ama o nereden bilecek ki tüm bunları diye düşündü. Darmadağınık
bir evin içinde, darmadağınık bir adamım ben. Yerde şarap şişeleri, bolca kitap
olan bir hayatın güvenilmez serserisiyim diye düşündü. Kendine gelip etrafına
bakınca sokaklarda ondan başka kimsenin olmadığını fark etti. Saate baktığında
gün doğumuna yakın olduğunu görünce afalladı. Yaklaşık dört saattir yürüyor ve
bunun farkında bile değildi.
das
YanıtlaSil